loader
Bizi takip edin :

Yaygın anksiyete bozukluğu, DSM-IV’te sosyal işlevleri etkileyen, bireyin günlük hayatını güçleştirecek yaygın ve sürekli olarak devam eden endişe hali olarak tanımlanmıştır (Karamustafalıoğlu & Yumrukça, 2011).

Yaygın anksiyete bozukluğunun yaşam boyu süreklilik oranı %5 olmakla beraber, kadınlarda daha sık rastlanmaktadır. Bireylere tanı genellikle 20’li yaşların başında konulmaktadır (Eroğlu, Annagür & İçbay, 2012).

Tanı ve Değerlendirme

Yaygın anksiyete bozukluğu tanısını koyabilmek için 6 ay süreyle bulgulardan üçü veya daha fazlası gözlenmiş olmalıdır:

·      Huzursuzluk

·      Endişe veya aşırı heyecan

·      Kolay yorulmak

·      Düşüncülerini bir konu üzerinde yoğunlaştırmada güçlük çekmek

·      Uyku bozuklukları(dinlendirmeyen uyku, uykuya zor dalmak ve aralıklı uyku)

·      Herhangi bir uyarana şiddetli tepkiler vermek (irritabilite)

·      Eklem ve kas ağrıları (Karamustafalıoğlu & Yumrukça, 2011).

Tedavi

Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisinde, davranışçı ve bilişsel psikoterapilere ek olarak ilaç tedavisi (anksiyolitik ilaçlar) uygulanır. Son yıllarda ilaç tedavisinde ß adrenerjik antagonistler, hidroksizin ve ondansetron gibi ilaçlar da kullanılmaktadır. Araştırmalar tedavi için hangi yöntemin daha etkili olduğu konusunda bir sonuca varamamıştır. Bu yüzden psikolojik ve farmakolojik uygulamaların bir arada yürütülmesi önerilmektedir. Yaygın anksiyete bozukluğu tanısı koyulan bireylerin %66’sının ise hiçbir tedavi yöntemine başvurmadığı bildirilmiştir. Bireyler anksiyeteyi artıracak kafein ve çikolata gibi besinlerden olabildiğince uzak durmalıdır. Teofilin, stimülanlar, dekonjestanlar, kokain, esrar ve alkol kullanımı olmamalıdır (Saatcioğlu, 2001).

Genetik Faktörler

Yaygın anksiyete bozukluğunun görülme sıklığında genetik etkenler oldukça belirleyicidir. Yaygın anksiyete bozukluğu olguları birinci derece akrabalarda beş kat daha fazla gözlenmiştir. Varyansın %70’i ise çevreden kaynaklanmaktadır (Sevinçok, 2007).

Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Günlük Hayata Etkisi

Yaygın anksiyete bozukluğu yaşayan birey her zaman dikkatini tehlikeli olabilecek olay veya nesnelere yönlendirir. Herhangi bir olay karşısında her zaman olabilecek en kötü sonucu düşünür. Bireylerin günlük hayatlarında esas olan tehlike kavramıdır. Hâkim olan tehlike kavramı bireyi kaçınma ve güven arayışı davranışlarına yönlendirir, bununla beraber fizyolojik etkiler de beraberinde gelir. Artan fizyolojik belirtiler, negatif otomatik düşünce artışına yol açarak bir kısır döngü oluşturur (Saatcioğlu, 2001).

Kaynakça

Karamustafalıoğlu, O. & Yumrukçal, H. (2011). Depresyon ve anksiyete bozuklukları. Şişli Etfal Hastanesi Tıp Bülteni, 45(2), 65-74.

Sevinçok, L. (2007). Yaygın anksiyete bozukluğunun nörobiyolojisi. Klinik Psikiyatri, 10(5), 3-12.

Saatçioğlu, Ö. (2001). Yaygın anksiyete bozukluğunun tedavisi ve yeni yaklaşımlar. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 11(1), 60-77.

Eroğlu, M. Z., Annagür, B. B. & İçbay, E. (2012). Yaşlılarda yaygın anksiyete bozukluğunun değerlendirilmesi. Gaziantep Medical Journal, 18(3), 143-147.

Bir yanıt yazın

Email adresiniz gizli tutulacaktır. Lütfen gerekli alanları doldurunuz.*

Uyarı

PsikoStep; yaşanan tüm problemlere cevap veren bir hizmet değildir.

Hızlı Bağlantılar

Copyright 2023 – PsikoStep Tüm Hakları Saklıdır.